Gündem

Cumhurbaşkanı Erdoğan "İçim kan ağlıyor" diyerek açıkladı

"İsrail hükümeti çocuk, kadın, bebek, yaşlı demeden tam bir cinnet halinde Filistinli kardeşlerimizi katlediyor” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Üzülerek, içim kan ağlayarak söylüyorum. İslam dünyası da kendisinden bekleneni maalesef yerine getirememiştir.” ifadelerini kullandı. İsrail’e karşı gerekli adımları attıklarını bildiren Erdoğan, Netanyahu'nun uluslararası mahkemelerde er veya geç yargılanacağını söyledi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Filistin'i Destekleyen Parlamentolar Grubu Toplantısı'nda konuştu. Erdoğan, "Filistin davasını savunmak, sadece mazlum bir halkı savunmak değildir, insanlığı, barışı ve adaleti savunmaktır." çağrısında bulundu.

FİLİSTİN İÇİN HAYIRLARA VESİLE OLSUN”

Erdoğan şunları ifade etti:

Filistin'in sesi olmak için bir araya geldik. Medeniyet tarih ve kültür şehri güzel İstanbul'umuza hepiniz hoş geldiniz. Toplantınızın ve alacağınız kararların Filistin için hayırlara vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum. 

“FİLİSTİN VİCDAN SAHİBİ HER İNSANIN MESELESİ”

Bizden önce yapılan konuşmaları büyük bir ilgiyle takip ettik. Burada şu gerçeği tekrar hatırlatmak isterim Filistin davasını savunmak insanlığı barışı ve adaleti savunmaktır. Müslümanların yanı sıra vicdan sahibi her insanın meselesidir. Bugün burada bulunan kardeşlerim, duruşunuzla insani değerleri de savunuyorsunuz. Zulme karşı susmayarak tüm insanlığa nefes oluyorsunuz. Zor zamanda sergilediğiniz onurlu duruş için her birinizi kutluyorum. İnşallah bu dayanışmayı ilelebet muhafaza edeceğiz. 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana Gazzeli ve Filistinli kardeşlerimiz son asrın en büyük haydutluklarından birine maruz kalıyor. İsrail hükümeti çocuk, kadın, bebek, yaşlı demeden tam bir cinnet halinde Filistinli kardeşlerimizi katlediyor. İsrail'in vahşice öldürdüğü 60 bine yakın Filistinlinin kahir ekseriyeti kadın ve çocuk. Nüfusun yüzde 7'den fazlası ya katledildi ya da sakat bırakıldı. Sahadaki gerçekleri dünyaya aktarmak için çalışan tam 212 gazeteci infaz edildi. Önceki gün bir kadın gazeteciyi 10 kişilik ailesiyle birlikte şehit ettiler. Yüzlerce doktor, hemşire, sağlık personeli kurşunların hedefi oldu. Yardım görevlileri öldürüldü. İlaç, su, gıda bulamadığı için bebekler göz göre göre hayatını kaybetti. Çocuğunun doğum gününü Gazzeli çocukları öldürerek kutlayacak kadar insanlıktan çıkmış bir güruhla karşı karşıya kaldık.

“NEREDE BBC, CNN..”

Okullar, kiliseler, camiler, üniversiteler bombalandı. Gazze'deki binaların neredeyse yüzde 80'i yıkıldı. Gazze taş üstünde taş kalmayacak derecede harap edildi. 50 milyon tondan fazla devasa bir enkaz yığınından söz ediyoruz. İsrail yeniden başlattığı saldırılarıyla Gazze'de ayakta kalan son binaları, hastaneleri, sivil yerleşim yerlerini, Gazze'nin hayat damarı olan temiz su kaynaklarını da teker teker imha ediyor. İşgal güçlerinin koruması altındaki yerleşimci vahşeti Batı Şeria'da tüm hızıyla sürüyor. Meselenin daha vahim tarafı şudur değerli kardeşlerim. Bütün bu zulüm ve barbarlıklar tam 18 aydır medeni denilen dünya dahil tüm insanlığın gözleri önüne seriliyor. Gazeteciler öldürülüyor. Uluslararası basın kuruluşları seyrediyor. Çocuklar öldürülüyor, insan hakları savunucuları seyrediyor. Sağlık çalışanları öldürülüyor, batı dünyası seyrediyor. UNRWA gibi kritik kurumlar kapatılmak isteniyor, Birleşmiş Milletler süreci sadece seyrediyor. Yıllardır özgürlükten, haktan, hukuktan, basın hürriyetinden bahsedenler, İsrail'in katliam politikası karşısında tam 18 aydır üç maymunu oynuyor. Buradan bir kez daha soruyorum. Nerede uluslararası hukuk? Nerede İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi? Nerede ortalığı ayağa kaldıran, bütçesi milyarlarca doları bulan yapılar, örgütler, kurumlar?  En küçük bir hadisede ambargo silahını çeken batılı devletler, soruyorum, İsrail'e karşı neredeler? Nerede BBC? Nerede CNN ve diğerleri? Gazze'de insanlık öldürülürken, çocuklar, bebekler, kadınlar yanarak can verirken, gazeteciler infaz edilirken, bunları gören dünyada var mı? Mazlumların yanında yer almayan bir küresel düzen, zalimlerin oyuncağı olmaya mahkumdur. Bugün dünya zalim karşısında susan, hatta zulmü alkışlayan bir düzenin esiri olmuştur. Uluslararası hukuk, adaleti tesis etmenin değil, güçlünün gücünü tahkim etmesinin aparatı haline gelmiştir. Hukukun üstünlüğü yerine kişiye ve devlete göre hukuk düzeni hakimdir.



“İÇİM KAN AĞLAYARAK SÖYLÜYORUM…”

Gazze'de uluslararası sistem sınavı kaybetmiştir. Birleşmiş Milletler'den Avrupa Birliği'ne birçok kurum kuruluş, savundukları ilkeleri çiğneme pahasına Gazze'de kötü bir imtihan vermiştir. Elbette başkalarını eleştirirken kendimizi ihmal edemeyiz. Bakın. Üzülerek söylüyorum. İçim kan ağlayarak söylüyorum. İslam dünyası da kendisinden bekleneni maalesef yerine getirememiştir. Şüphesiz çok gayret sarf edildi. Zulmü engellemek için pek çok yol denendi. Diplomasinin bütün imkanları kullanıldı. Toplantılar, zirveler, temaslar gerçekleştirildi. Ama sonuçta Gazze'nin tamamen yıkılmasına, 60 bine yakın Gazzelinin katledilmesine mani olunamadı. Bunun üzerinde hepimizin uzun uzun düşünmesi gerekiyor. Müslümanlar olarak kapsamlı bir muhasebeye ihtiyacımız olduğu açıktır. Tabii burada şu gerçeği de vurgulamak durumundayım. Filistinliler öldürülürken sesleri çıkmayanların, Gazze halkının işgale karşı verdiği direnişe terörizm yaftası vurarak soykırımı normalleştirmeye çalıştıklarını görüyoruz. Türkiye olarak bu iftiraları, bu kara propagandayı reddettiğimizi bugün bir kere çok net biçimde söylemek isterim.

“FİLİSTİN DİRENİŞ HAREKETİ KUVÂ-Yİ MİLLİYE HAREKETİDİR”

Filistin halkı, işgal kuvvetlerine karşı bir özgürlük mücadelesi vermektedir. Gazzeli kardeşlerimizin mücadelesiyle, milletimizin bundan bir asır önce müstevlilere karşı verdiği istiklal mücadelesi arasında hiçbir fark yoktur. Filistin direniş hareketi bizim nazarımızda bir Kuvâ-yi Milliye hareketidir. Filistinliler yalnızca son bir buçuk yıldır değil, aslında son bir asırdır direniyorlar. Uluslararası hukuku hiçe sayan işgalci ve istilacı bir devlet karşısında bir asırdır direniş destanı yazıyorlar. Ama birileri bizim bunları dile getirmemizden rahatsız oluyorlar. Varsın rahatsız olmaya devam etsinler. Biz hakkı haykırmaktan, gerçekleri söylemekten geri durmayacağız. İzzet kavramının şahsiyetlerinde somutlaştığı Filistin halkını ve Gazzeli kardeşlerimizi ülkem ve milletim adına saygıyla selamlıyorum. 

“ORTAK ŞEHİTLERİMİZİ RAHMETLE YAD EDİYORUM”

Vatanlarını savunurken toprağa düşen Filistin'in kahraman evlatlarını, ortak şehitlerimizi rahmetle yad ediyorum. Buradan bir kez daha İsrail zulmüne karşı direnen Filistinli kardeşlerimize en güçlü ifadelerle destek ve dayanışma mesajlarımızı gönderiyorum. İslam alemini ve tüm dünyayı, Filistin halkının tüm insanlık adına yürüttüğü haysiyet mücadelesine destek olmaya davet ediyorum. Sadece vicdan sahiplerini değil, İsrail halkını da yönetimlerinin kendilerini sürüklediği felakete karşı harekete geçmeye davet ediyorum.

Bundan 75 yıl önce kendileri Holokost yaşamış, kendileri soykırıma uğramış bir toplumun Gazze'de ve diğer Filistin topraklarında yaşanan katliamlara, soykırıma, vahşete ve cinayetlere artık ses çıkarması, tepki göstermesi, yönetimlerine artık 'dur' demesi gerektiğine inanıyorum. Türkiye ilk günden itibaren bu soykırıma itirazlarını en yüksek seviyede dile getiren, İsrail'e karşı somut tedbirler alan ülkelerden biriydi. Hamdolsun burada iyi bir sınav verdik. İyi bir sınav veriyoruz. Devletimizin resmi kurumlarının yanı sıra sivil toplum kuruluşlarımız, hayırseverlerimiz, iş dünyamız adeta Filistin ve Gazze için seferber oldu. İsrail'le ticari işlemleri tamamen durdurarak bu alanda cesur bir adım attık.



“İNSANLIK DÜŞMANI ZİHNİYETLE ULUSLARARASI HUKUK ÖNÜNDE HESAPLAŞMAK GÖREVİMİZ”

Filistinli kardeşlerimize yönelik insani yardımlarımızı aralıksız sürdürdük. Hamdolsun, 101 bin tonun üzerinde insani yardım malzemesini bölgedeki kardeş ülkelerin de desteğiyle Gazze'ye ulaştırdık. Buradan kendilerine tekrar teşekkür ediyorum. Bundan sonra da Gazze'ye yardım elimizi uzatmaya devam edeceğiz. Ancak İsrail 2 Mart'tan bu yana Gazze'ye yardımları engellemek suretiyle çirkin yüzünü bir kez daha gösteriyor. İsrail yönetimi bombalarla öldüremediği masumları, yardımları durdurarak bir nevi açlıkla, susuzlukla, ilaçsızlıkla yok etmeye çalışıyor. Sahadaki insanlık trajedisi giderek daha da kötüleşiyor. İşlediği cinayet ve katliamlar yaptırımsız kaldıkça İsrail hükümeti soykırım politikasına hız veriyor. Bu insanlık düşmanı zihniyetle uluslararası hukuk önünde hesaplaşmak, hunharca katledilen on binlerce çocuğa karşı en temel görevimizdir. Unutmayın ki cezasız kalan her suç, faili daha da şımartır. Uluslararası Adalet Divanı'nda İsrail aleyhine açılan soykırım davasına bu açıdan büyük önem veriyoruz. İsrail'in hukuka hesap vermesi için biz de müdahillik başvurumuzu yaptık.

“NETANYAHU'NUN YARGILANDIĞINI İNŞALLAH GÖRECEĞİZ”

Sivil toplum kuruluşlarımız mahkemeye dosya ve delil sağlamaya devam ediyor. Netanyahu'nun ve cinayet şebekesinin uluslararası mahkemelerde er veya geç yargılandığını inşallah göreceğiz.



“MESCİD-İ AKSA KIRMIZI ÇİZGİMİZ”

Kudüs-ü Şerif'e ve ilk kıblemiz Mescid-i Aksa'ya yönelik baskınların da arttığını görüyoruz. Fanatik, soykırımcı İsrailliler, silahlı güvenlik görevlileri eşliğinde ve korumasında Mescid-i Aksa'ya girerek Müslümanları tahrik ediyor, kışkırtıyorlar. Şunu bir kez daha açık açık ilan ediyorum. Mescid-i Aksa ve Kubbet-üs Sahra'nın içinde bulunduğu Harem-i Şerif 144 dönüm alanıyla sadece Müslümanlara aittir ve bir bütündür. Bunu kimsenin zedelemesine izin vermeyiz. Mescid-i Aksa bizim kırmızı çizgimizdir. Ebediyete kadar da inşallah böyle kalacaktır.
İsrail, Harem-i Şerif'in kudsiyetini ve bütünlüğünü tehdit eden taciz, baskın ve provokasyonlarına derhal son vermelidir. İsrail saldırganlığı ve hukuk tanımazlığı Filistin'le de sınırlı kalmıyor. Suriye ve Lübnan'a yönelik saldırılar, Netanyahu yönetiminin Ortadoğu'da huzur ve barış istemediğini ortaya koyuyor. Etnik köken ve mezhep temelli farklılıkları kaşıyarak Suriye ve Lübnan'ın istikrara kavuşmasını engellemeye çalışıyor. Bölge dışı aktörleri sürekli kışkırtarak çatışmaları yeni coğrafyalara taşımak istiyor. Terör örgütleriyle iş tutarak çok tehlikeli bir oyun oynuyor. Yani meşru bir devlet gibi değil, başıbozuk bir örgüt gibi hareket ediyor.

Bakın biz bunun sürdürülebilir olmadığı kanaatindeyiz. İsrail komşularını istikrarsızlaştırarak kendi güvenliğini sağlayamaz. Komşuda ateş yanarken dumanı bana gelmesin demek sadece akıl dışı değil, aynı zamanda imkansızdır. Kendi vatandaşlarıyla birlikte bölgedeki ülkeleri tehdit ve tedirgin eden bu cinnet hali bir an önce son bulmalıdır. Yoksa o ateş, körükleyenleri de kısa bir zaman sonra yakacaktır. Türkiye olarak coğrafyamızdaki hiçbir şımarıklığa, zulme, hiçbir hukuk ve kural tanımazlığa sessiz kalmadık. Bundan sonra da sessiz kalmayacağız. Bölgemizdeki herkes için barışı, huzuru, istikrarı ve güvenliği savunmaya sabırla devam edeceğiz.

Gelinen aşamada önceliklerimizi kalıcı ateşkesin derhal sağlanması, insani yardımların kesintisiz şekilde Gazzeli kardeşlerimize ulaştırılması ve işgal güçlerinin Gazze'den tamamen çekilmesi oluşturuyor. Bu minvalde Katar ve Mısır tarafından yürütülen ateşkes müzakerelerinin bir an evvel neticeye varmasını temenni ediyorum. Ateşkesin sağlanmasıyla birlikte imar çalışmalarına vakit kaybetmeden yeniden başlanması son derece mühimdir. Mısır'ın öncülüğünde hazırlanan plana burada temsil edilen tüm kardeş ülkelerin desteği çok önemlidir.

Bu vesileyle şunu bir kez daha vurgulamak istiyorum: İki devletli çözümün alternatifi yoktur. 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen ve coğrafi bütünlüğü haiz bir Filistin devleti kuruluncaya dek yılmadan, yorulmadan mücadeleyi devam ettireceğiz. Şunun da bilinmesini isterim. Hangi ambalajlara sarılırsa sarılsın, Filistinlileri binlerce yıldır yaşadıkları topraklardan sürgün edecek hiçbir teklifin bizce kıymetiharbiyesi yoktur.

“FİLİSTİN FİLİSTİN HALKININDIR”

Unutmayın, Gazze Gazzelilerindir! Filistin Filistin halkınındır! Filistin Filistinlilerindir! Milyonlarca Filistinli mülteci anahtarlarını sakladıkları evlerine dönmeyi beklerken yeni göçlere, yeni tehcirlere asla tahammülümüz olamaz. Biz, Filistinli kardeşlerimizin kendi özyurtlarında özgürce, diğer inançlarla barış içinde yaşamaları için elimizden gelen desteği vereceğiz. Tek başımıza kalsak da Filistin davasını savunmaya devam edeceğiz.