AK Parti Kongre Merkezinde düzenlenen 'Engelsiz Türkiye Programı'na katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan önemli açıklamalarda bulundu.
Erdoğan, "Şurası bir gerçek ki, engelli kardeşlerimizle ilgili ne kadar farkındalık oluşturabilir, mesuliyet duygusunu ne kadar yaygınlaştırabilirsek bu süreçte o kadar fazla yol alabiliriz, o derece başarılı olabiliriz. Bu bakımdan siyasi, sivil toplum ve hükümet olarak sosyal aktivitelerle, kültürel projelerle toplumsal bilinci artıran kampanyalarla hep beraber engelli kardeşlerimizin gündemine sahip çıkmamız, bu yönde atılan adımlara iştirak etmemiz, samimi destek vermemiz gerekiyor." dedi.
22 yıldır Türkiye'de değişimin ve dönüşümün öncülüğünü AK Parti'nin yaptığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Toplumun her kesimini bu mücadeleye dahil etmek için öncü, örnek ve sürdürülebilir politikalar oluşturmaya devam ediyor. Partimizin düzenlediği bu programın da engelli kardeşlerimizin hayatlarını daha da kolaylaştırma ve toplumla bütünleşmelerini sağlama çabalarımıza katkı sunacağına inanıyorum. Bu anlamlı programı tertipleyen AK Parti Sosyal Politikalar Başkanlığı'mıza teşekkür ediyor, Rabbimden üstün başarılar temenni ediyorum." cümlesini kurdu.
Erdoğan konuşmasında şunları söyledi:
"İNSAN İNSANIN YURDUDUR" DEDİK"
Gölgesinde yaşamaktan bahtiyarlık duyduğumuz medeniyet çınarımızın kökleri yüzlerce yıl ötesine uzanıyor. Merkezine insanı ve insanlık değerlerini alan bu medeniyetle biz farklı coğrafyalara iyiliği, adaleti, şefkati ve merhameti taşıdık. "İnsan insanın kurdudur" yerine "İnsan insanın yurdudur" dedik ve insanı yaşat ki devlet yaşasın anlayışıyla hareket ettik. Bugün gönül coğrafyamızda hangi evi ziyaret etseniz orada mutlaka Türkiye'ye dua eden, bu millete selam gönderen, bizleri ve ecdadı hayırla yad eden insanlarla karşılaşırsınız. Türk beklenendir, Türk yolu gözlenendir tespitinin kuru bir hamaset değil güçlü bir hakikat olduğuna pek çok yerde şahitlik edersiniz. Biz de yurt dışı seyahatlerimizde defalarca şahitlik ettik. Bu elbette ki parayla, güçle, zorla elde edilebilecek bir paye değildir.
Kalplerin kilidini açmak, iyiliğe giden yolu bulmak ve tertemiz bir mazinin taşıyıcısı olmak, inanınız ki her millete nasip olacak bir onur değildir. Türkiye adına, Türkiye'nin istiklal ve istikbal mücadelesi adına Türkiye Yüzyılı'nın inşası adına çok büyük bir kazanımdır, önemli bir referanstır. Bakınız burada ecdadın engelli konusuna nasıl yaklaştığını sizlere kısaca hatırlatmak istiyorum. Selçuklu döneminde sultanlar Darüşşifa kurumlarıyla, Ahi teşkilatı orta sandıklarıyla, vakıflarımız hankah ve şifahanelerle engellilerin ve hastaların daima yanında olmuştur. Engelliler askeri ve idari görevlere getirilmiş, titizlikle himaye edilmiş, sosyal hayata katılımları teşvik edilmiştir. Bir vakıf medeniyeti olan Osmanlı'da engellilere dönük hizmet ve faaliyetler devletin siyasi yapısında önemli bir yer tutmuştur. Müsahiplik yani padişah müşavirliği dahil engellilerin Osmanlı Devleti'nin farklı kademelerinde önemli vazifeler üstlendiği çoğu zaman göz ardı edilen bir gerçektir.
"KÖPRÜLER KURUYORUZ"
Hırka-i Saadet Dairesi'nde görev alan Darülhuffaz gibi kurumlarla yetişip hafızlık yapan farklı din hizmetlerinde bulunan nice engellinin hayatın her alanında güçlü bir şekilde var olduğunu biliyoruz. Ecdat, vakıflar, eğitim ve sağlık kurumları, imarehanelerle engellilerin toplumsal hayattaki varlığına şahit oluyoruz. Vakıflar, eğitim ve sağlık kurumları, imarehanelerle engellilerin topluma kazandırılmasına müthiş bir hassasiyet göstermiştir. Ülkemizde kimi marjinal çevrelerin bitmeyen bir kinle, özellikle hedef aldığı Sultan II. Abdülhamid Han 1889'da açtırdığı bir mekteple işitme ve konuşma engelli kişilerin çağın üzerinde bir eğitim almalarını sağlamıştır. Bu okulun öğrencileri at arabalarının ve diğer araçların kendilerini fark etmeleri için kırmızı renkli bir kıyafet giyerlerdi.
Sultan Abdülhamid Han bu öğrencilere özel bir ihtimam gösterirdi. Bir gün dönemin maarif vekaletini bu talebeler için bir talimatname hazırlamış ve mahalli idarelere göndermiştir. Açık söylüyorum, bundan da iftihar etmemiz, gururlanmamız gerekiyor. Başkaları gibi devletimizin ve milletimizin tarihini bir asır öncesinden başlatıp geçmişi reddetmek yerine tarihi bir bütün olarak kucaklıyor, maziden bugüne ve geleceğe güçlü köprüler kurmaya gayret ediyoruz. Ecdattan miras kalan ne kadar değer, ne kadar uygulama varsa hepsini muhafaza etmenin, daha ileri seviyelere taşımanın çabasındayız. Sosyal adaleti güçlendirmeyi, eşitsizliği gidermeyi hedefleyen, kuşatıcı, insan odaklı yaklaşımlarımızın gerisinde işte bu tasavvur bulunuyor. Biz her zaman şunu savunduk; bugün de aynı hassasiyeti taşıyoruz.
“TÜRKİYE’NİN SAHİBİ MİLLETTİR"
Erdoğan şöyle konuştu:
"Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin sahibi millettir .85 milyonun tamamıdır. Köken, inanç, mezhep, meşrep ayırmaksızın milletimizin tüm fertleri devletimizin nazarında aynı derecede hizmete ve hürmete layıktır. Tek parti faşizmi ve darbe dönemlerindeki gibi makbul olan ve olmayan vatandaş ayrımını asla tasvip etmiyoruz.
“KARA GÜNLER ARTIK GERİDE KALMIŞTIR”
Sırf inancından, başörtüsünden, sakalından dolayı insanların kamusal hayatın dışına atıldığı o kara günler artık geride kalmıştır. Türkiye Cumhuriyeti'nde hangi sebeple olursa olsun kimse dışlanamaz, ikinci sınıf vatandaş olarak görülemez, sosyal, siyasal ve iktisadi noktada kesinlikle geri görülemez. Bunların en başında da engelli vatandaşlarımız yer almaktadır.
“ADALETSİZLİKLERİN KALDIRILMASI DA ASLİ VAZİFESİMİZ”
Biz engelli vatandaşlarımızla güçlüyüz ve 21. yüzyılı Türkiye Yüzyılı yapma hedefine giden yolda engellilerimizle kol kalayız, omuz omuzayız. Milletimizin farklı kesimlerine yönelik ayrımcı uygulamalara son vermeyi nasıl görev biliyorsak, engelli vatandaşlarımıza yönelik adaletsizliklerin ortadan kaldırılmasını da devletimizin asli vazifesi olarak görüyoruz. 2002 yılından beri aile ve sosyal hizmetler sahası bu konuda titizlikle eğildiğimiz alanların başında geldi.
"GENİŞ HAK SAĞLADIK"
Bir yandan toplumun temeli olan aile kurumunu güçlendirmeye çalıştık; diğer yandan yaşlılarımızın bakıma muhtaç ve engelli kardeşlerimizin geniş bir sosyal hizmet havuzundan yararlanmasını sağladık. Engelli kardeşlerimize dönük hizmetleri lütfedilen, bahşeden üstenci bir tarzda değil, geç kalmış hakların teslimi yaklaşımıyla hayata geçirdik. 2005 yılında çıkardığımız ve temel politikamızı ortaya koyduğumuz engelliler hakkındaki kanun bunun en açık göstergelerinden biridir. 2008'de Birleşmiş Milletler engellilerin haklarına ilişkin sözleşmeyi imzalayan ilk ülkelerden biri olduk. Engellilerin hak ve hizmetlere doğrudan ulaşabilmeleri adına erişilebilirlik ilkesini kendimize rehber edindik. 2020 yılını erişilebilirlik yılı ilan ederek bu alandaki çalışmalarımıza hız kazandırdık. Erişilebilirlik yalnızca fiziki yapılarla sınırlı değil, teknolojinin tüm unsurlarına kapsıyor. Engellilerin dijital hizmetlere daha kolay ulaşabilmeleri amacıyla web siteleri ve mobil uygulamaların erişilebilirliği genelgesini yakında yayınlayacağız.
PROGRAMDA NELER VARDI?
Programda, Bağcılar Belediyesi Feyzullah Kıyıklık Engelliler Sarayı Müzik Korosu şarkılar seslendirdi, engellilerden oluşan halk oyunları ekibi gösteri sundu.
AK Parti iktidarında, engellilere yönelik hayata geçirilen projeler ve kolaylıkların anlatıldığı video izlendi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti Erişilebilirlik Ödülleri'ne hak kazanan Türkiye Teknoloji Takımı, Halkbank, İGA, Bağcılar Belediyesi ve Orka Otellerine ödüllerini takdim etti.
Görme engelli ressam Eşref Armağan, resmettiği milli muharip uçak KAAN'ın tablosunu Erdoğan'a hediye etti.
İşitme engelli çocuklar, Gazze'de yaşanan insanlık dramını vurgulamak amacıyla "Ses Ver" şarkısını işaret diliyle seslendirildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan da sahnede çocuklara eşlik etti.
Erdoğan, programa katılan engelli çocuklarla fotoğraf çektirdi, ailelerin taleplerini dinledi.
Programa, AK Parti genel başkan yardımcıları, milletvekilleri ve çok sayıda davetli katıldı.