Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti İstanbul İl Kadın Kolları 7. Olağan Kongresi’nde yaptığı konuşmada, “Türkiye Yüzyılı vizyonumuzun odağına, ‘güçlü kadın, güçlü aile, güçlü Türkiye’ ilkesini yerleştirdik. 2025 senesini yine bu anlayışla ‘Aile Yılı’ olarak ilan ettik” dedi.
Erdoğan, konuşmasının başında vefatının 1. yılında yazar Alev Alatlı’yı anarak, "Alev Alatlı’yı rahmetle ve şükranla yad ediyorum. Merhum Alev Alatlı ülkemizin son asırda yetiştirdiği en üretken, en cesur kadın münevverlerimizden biriydi. Türkiye merkezli düşüncenin öncelerinden olan Alev Alatlı’ya bir kez daha yüce Allah’tan rahmet diliyorum" ifadelerini kullandı.
“HANELERİ İÇERİDEN FETHEDEMİYORUZ DEMEKTİR”
Kadınların siyasetteki önemini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Tüm ailenin gönlünü fethetmenin yolu kadınlara ulaşmaktan geçiyor. AK Parti olarak hanelere ağırlıklı olarak kadın üzerinden girerek seçimlerde yüzde 50’leri bulan oy oranlarını yakaladık. Şayet bugün oylarımız arzu ettiğimiz seviyelerde değilse, kadınlara yeteri kadar etkin şekilde ulaşamıyor, kendimizi anlatamıyor, haneleri içeriden fethedemiyoruz demektir. Çünkü bu fethi ancak kadınlarımız yapabilir. 2028 seçimlerinde yeniden yüzde 50 oy oranına ulaşmak istiyoruz. Bu hedefin tutturulmasında sizden beklentimiz büyüktür" şeklinde konuştu.
“BU KAFA İLE GİDERLERSE 22 YIL DA BEKLERLER, 222 YIL DA BEKLERLER”
Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları ifade etti:
"Siz bakmayın bizdeki muhalefetin hiç çalışmadan yiyip içip sırt üstü yatarak ‘armut piş ağzıma düş’ mantığı ile iktidar beklediğine. Görüyorsunuz 22 yılı aşkın süredir bekliyorlar. Bu kafa ile giderlerse daha 22 yıl da beklerler, 222 yıl da beklerler. Milletimiz ülkenin kaderini bu kifayetsiz muhterislere asla bırakmaz. Kadınlar evlatlarının geleceğini bu iş bilmezlere kesinlikle emanet etmez. Kendi aralarında tepişmekten fırsat bulup ülkenin meselelerine kafa yormadıkça, akıllı uslu çözümlerle milletin huzuruna çıkmadıkça bunlar ancak 23 Nisan müsameresi tadında iktidarcılık oynarlar. Eskiler ne diyor ‘çalışan dağları aşar, çalışmayan düz ovada şaşar.’ Rabbimiz de bizlere hiçbir çalışanın amelini zayi etmeyeceği müjdesini veriyor. Biz bu günlere erkeği ile kadını ile genci ile yaşlısıyla hep beraber çok çalışarak geldik. Yarın da aynı kararlılıkla milletimizin huzuruna çıkmak zorundayız. Aksi takdirde bizi tıpkı geçen yılki mahalli seçimlerde olduğu gibi bu kifayetsizlere mahkum ettiğimiz için milletimiz de tarih de affetmez. Üzerimizdeki vebal çok büyük. Omuzlarımızdaki yük çok ağır. Biz de bu yükün mehabetine uygun bir samimiyetle çalışarak milletimize aşkla hizmet edeceğiz. Bugüne kadar bizi yarı yolda bırakmayan kadınlarımıza inanıyorum ve güveniyoruz.
"KÜRESEL BARONLAR LGBT SAPKINLIĞI TEŞVİK ETMEKTE”
Günümüzde dünyada ve ülkemizde üzerinde en karanlık projelerin uygulanmaya çalışıldığı, en çok örselenen kesim kadınlardır. Batıdaki kadın hareketleri kökleri binlerce yıl öncesine uzanan ve kadını yok sayan anlayışa tepki olarak doğmuştur. Kadınların hak ve özgürlük mücadelesi ise kapitalizmin acımasız çarkları arasında öğütülerek, onları meta haline getirmiştir. Sonra iş daha tehlikeli bir mecraya yönelmiş, aile kurumu hedef alınmıştır. Geldiğimiz noktada durum cinsiyetsizleştirme sinsiliği altında erkekleri de içine alan bir cinnete doğru evrilmeye başlamıştır. Küresel kültürün baronları tarafından LGBT sapkınlığı birçok alanda teşvik edilmekte ve özendirilmektedir. Çocuk istismarını da meşrulaştıracak kadar arsızlaşan bu sapkınlığa itiraz etmek, birçok batı ülkesinde neredeyse imkansızdır. Sinemadan modaya, dijital mecralardan edebiyata, siyasetten sivil topluma geniş bir yelpazede hayatımıza zerk edilmek istenen bu cinnetten milletimizi uzak tutmamız şarttır. Türkiye günden güne iyice zıvanadan çıkan bu sapkınlıkla mücadelenin bayraktarlarından biri olmaya devam edecektir. Esasen bizim inancımız da, kültürümüz de hatta dilimiz de böylesi bir cinsiyetçi ayrıma uygun değildir. Bizde kadın daima toplumun ayrılmaz bir parçası olarak kabul edilmiş, kadına daima hürmet edilmiştir. Birçok türkümüzde kadın ve erkeğe dair ifadeler, cinsiyetçi ayrımı içermeyen sadece insanı işaret eden kelimelerdir.
Türkçemizdeki adam ve kadın kavramları da asla cinsiyetçi bir ayrımı değil, sadece cinsiyet farkını belirtir. Kimi yanlış uygulamalardan hareketle milletimizi fıtratına aykırı bir parantezin içine hapsetmek isteyenlerin derdi kadılar değil, doğrudan milli ve manevi varlığımızdır. Küresel rüzgarlara kapılarak aile kurumunu yıkmakla kalmayıp, erkek ve kadın arasındaki çizgiyi ortadan kaldırmak bizi çağdaş yapmak, sadece emperyalistleri, küreselcilerin oyuncağı yapar. İşte görüyorsunuz. Evlilik oranları hızla düşerken, boşanma oranları hızla artıyor. Gençlerimizin çocuk sahibi olma iştiyakı öyle azaldı ki artık nüfusumuzu 2035’ten itibaren düşüşe geçmeye başlayacağı, 2100’de de 65 milyona gerileyeceği similasyonlarla karşılaşıyoruz. Tehlikeyi görmek için daha çarpıcı örnek aramaya gerek var mı. Dünyada maruz kaldıkları yoğun baskı ve propagandanın etkisi ile bu tür akımlara yol veren ülkeler artık tehlikeyi gördükleri için birer birer tedbir almaya başladılar. Erkeği erkek, kadını kadın, ikisini birden de insan olarak koruyup kollamak bizim de önümüzdeki dönemde uygulayacağımız politikaların ana eksenini oluşturmaktadır.
“ORTADA FOL YOL YUMURTA YOKKEN MEÇHUL BİR ADAYLIK PEŞİNDE KOŞUYOR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında CHP’yi de eleştirerek şunları ifade etti:
Ülkemizde muhalefetin beceriksizliği yanında bir de ne istediği ve ne amaçladığı belli olmayan nihilist bir kesim var. Türkiye'nin dünyanın dört bir yanındaki yeminli düşmanları, bunların en büyük destekçisi. Hepsinin ortak hedefi iktidarı yani bizi devirmek. Gerçi bunların devrilen yönetimin yerine neyin konulacağı konusunda bir fikirleri yok ama iktidarın değişmesi konusunda hemfikirler. Ama muhalefet ve beraber yol yürüdüğü kimliksiz kesimler, tamamen kendi tembellikleri sebebiyle milletten bekledikleri desteği alamıyorlar. İktidar değiştirip bizi yıkamadıkça azgınlaşıyorlar, çirkefleşiyorlar, seviyeyi her seferinde biraz daha aşağı çekiyorlar. Ne söylem, ne politika, ne eylem seviyesinde bizimle boy ölçüşemeyince kamu görevlilerine, hakim savcılarımıza, hatta milletin kendisine saldırmaya, hakaret etmeye başladılar. Şehirlerine hizmetle mükellef oldukları kurumları, parası ve personeli ile yaptıkları trajikomik şovların malzemesi haline getirdiler. Hırsları boylarını öyle aşıyor ki artık gizlemekte zorlanıyorlar. Kendi partilerindeki kirli ayak oyunlarını Türkiye siyasetinin temel meselesi gibi göstermeye kalkacak kadar gerçeklerden kopmuş haldeler. Karşımızda Türkiye'nin ana muhalefet partisi mi yoksa sirk çadırı mı var inanın belli değil. Hallerine baktıkça gülsek mi ağlasak mı bilemiyoruz. Genel başkanı elinde kırmızı kart ile ortada dolanıyor. Eski genel başkan ona sarı kart göstererek oyuna girmeye çalışıyor. İnanın sorun kırmızı kart ne işe yarar bilmez. Sarı kart ne işe yarar onu da bilmez. Belediyecilik hizmetleri bakımından sürekli irtifa kaybeden başkanlar, ortada fol yol yumurta yokken meçhul bir adaylık peşinde koşuyor. Her tarafından yolsuzluk, hırsızlık, arsızlık, taciz fışkıran teşkilatlarındaki kokuşma ayyuka çıkmış durumda. Ama sorsanız ilkeli siyaset ve etkili muhalefet yapıyorlar. Sosyal medya gazı ile, bindirilmiş kıtaların tezahüratları eşliğinde koltuk rüyasın görenleri uyandırmak için en etkili ilaç sandıktır diyorlar. Bunun için hep birlikte 2028 Cumhurbaşkanlığı ve 2029 mahalli idareler seçimlerine çok sıkı hazırlanmak mecburiyetindeyiz. Herhalde bu oyuna gelmeyiz. Biz seçimlerin ne zaman yapılacağını gayet iyi bilenlerdeniz. En küçük bir zafiyetin, rehavetin, gerilemenin bize en büyük maliyetler doğurabileceğini birlikte görüyoruz. Geçen yılki mahalli idareler seçimlerinde arzu ettiklerimizi alamayışımızın tek sebebi bu tablodur. İstişare kültürünü kurumsal yapımızın genlerine nakşetmiş bir parti olarak gerektiğinde kendi özeleştirimizi yapmaktan çekinmeyeceğiz. Önemli olan tökezlemek değil, hemen toparlanıp çok daha kararlı şekilde yoluna devam edebilmektir. Biz ilk safhayı atlattık. Şimdi vites yükseltme vakti. Ana kademesi, kadın ve gençlik kolları ile tüm teşkilatımızı yeni bir heyecanla ayağa kaldırdığına inandırdığımız ilk kongrelerimizi tamamlamak üzereyiz. Bu güzel tabloyu büyük kongremizle taçlandırarak vites yükseltme aşamasına geçiyoruz.