Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.
Erdoğan, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun "yolsuzluk" suçundan tutuklanması sonrası yaşanan olaylara değindi.
Diğer yandan İmamoğlu ve diğer suça karışanları savunmaya kalkan CHP'ye seslenerek, "Cesaretiniz varsa yolsuzlukların, hırsızlıkların, alınan rüşvetlerin, yapılan usulsüzlüklerin hesabını verin." dedi.
"MİLLETİN SİNİR UÇLARIYLA DAHA FAZLA OYNAMAYIN”
Tabi burada şunu da ifade etmek durumundayım: İSKİ skandalından tam 32 yıl sonra, tek parti faşizminden 80 yıl sonra bu millete yeniden dejavu yaşattılar. Tek parti döneminde sandığın neye hizmet ettiğini güya seçim denilerek yıllarca nasıl bir tiyatro oynandığını dün bizzat görmüş olduk. CHP’nin demokrasi anlayışının açık oy, sayım gizli sayım komedisinin bir adım ötesine geçemediği tekrar ispatlanmıştır. Aradan geçen 80 yıla rağmen zerre kader değişmediklerini 85 milyona tekrar hatırlatan CHP’nin kendi çalıp kendi oynadığı oyunu tebessümle izlemeye devam edeceğiz. Parti için iktidar mücadelelerini milletin meselesi hâline getirmelerine de aracılık yapmayacağız.
“YAPILAN USULSÜZLÜKLERİN HESABINI VERİN”
Daha önce de birkaç kez çağrıda bulundum, bugün tekrarlıyorum; provokasyonlarla vatandaşlarımızın huzurunu bozmaktan artık vazgeçin. Cesaretiniz varsa yolsuzlukların, hırsızlıkların, alınan rüşvetlerin, yapılan usulsüzlüklerin hesabını verin. Şayet yürütülen soruşturmadaki iddialara, tutuklanan kişilere her şeyiyle kefilseniz çıkıp bunu adam gibi açıkça söyleyin. Buna niyetiniz yoksa boşuna milleti germeyin, milletin sinir uçlarıyla daha fazla oynamayın. Sadece sloganını değil zihniyetini de aldığınız banka soyguncusu marjinal sol örgütleri polisimizin üzerine salmayın. İşte sizler de 5 gündür görüyorsunuz, öyle yüksek sesle bağırıyorlar ki aslında yaptıkları işe, söyledikleri söze, sergiledikleri tavra kendilerinin de inanmadığını hâl diliyle ikrar ediyorlar. Doğru veya yanlış hiç fark etmez, sözüne ve eylemine inanan insanların duruşunun en küçük bir emaresi bile bunlarda mevcut değil. Biz bu riyakârlığa FETÖ başta olmak üzere ülkemizin başına musallat edilen örgütlerden, yıllarca gözümüzün içine bakarak yalan söyleyen uluslararası aktörlerden aşinayız. İnanmadan oynanan her oyun gibi, bunların şovu da perde kapanınca bitecektir. İşte o zaman geriye dönüp baktıklarında şayet zerre kadar saygıları kaldıysa, ülkeye ve millete yaptıkları kötülüklerden dolayı inanıyorum ki utanç duyacaklardır. Gerçi bugüne kadar böyle onurlu bir davranışlarına hiç şahit olmadık, ama ülkenin geleceği ve selameti adına ümidimizi de yitirmek istemiyoruz. Her vesileyle söylüyorum; Türkiye’nin kaybedecek tek bir dakikası bile yok. Bizim bu siyaset tüccarlarının kavgalarıyla, ayak oyunlarıyla, hırslarıyla, ihtiraslarıyla oyalanacak vaktimiz de yok. Ana Muhalefet Partisi kadroları eski genel başkanlarının o veciz ifadesiyle en iyi yaptıkları iş olan birbirlerini yemeye devam edebilir. Biz sadece işimize bakıyoruz, milletimize hizmete odaklanıyoruz. Biz ekonomisiyle, güvenliğiyle, savunmasıyla, demokrasisiyle, adaletiyle güçlü bir Türkiye inşa etmeye odaklanıyoruz. İnşallah daha çok çalışacak, daha çok üretecek, sadece bugünün meselelerini çözmekle kalmayıp Türkiye’yi yarının dünyasına çok güçlü biçimde hazırlayacağız.
“SOKAK TERÖRİSTLERİNE KUCAK AÇANLAR…”
Fakat bakıyorsunuz bir polisimizin ücretini kendi cebinden ödeyerek engelli bir vatandaşımızdan satın aldığı pamuk şekeri çocuklara vermesi ana muhalefet aktörleri tarafından eleştiri konusu yapılıyor. Emniyet güçlerimize baltayla, hava fişekle, yanıcı asitle, molotofla, taşla, sopayla saldıran sokak teröristlerine kucak açanlar, polisimizin çocuklara pamuk şeker ikram etmesini dillerine doluyorlar. Daha düne kadar şehir şehir oy dilenen kendileri değilmiş gibi şimdi çıkıp utanmadan pamuk şeker üzerinden hamaset yapıyorlar. Öyle bir çarpık zihin dünyasına sahipler ki, polise taş atılmasıyla, molotof atılmasıyla, asit atılmasıyla, baltayla saldırılmasıyla bir sorunları yok. Esnafın dükkânının camının, çerçevesinin indirilmesiyle bir dertleri yok. Milletin malının, mülkünün yağlanmasıyla bir sıkıntıları yok. Tarihî camilerimizin avlusunun affedersiniz meyhaneye çevrilmesiyle de hiçbir problemleri yok. Ama Nevruz Bayramı’nda polisimizin çocuklara pamuk şekeri dağıtması bunları rahatsız ediyor. Bu tutarsızlığın, bu büyük çelişkinin milletimiz tarafından, özellikle Kürt kardeşlerimiz tarafından da not edildiği kanaatindeyim.