Medya

Hızır Hatipoğlu, Ülke TV’den haykırdı: Maneviyatın dışında çare yok!

Türkiye tarihine kara leke olarak geçen, demokrasiye darbe vuran ve insanların travmalar yaşadığı 1971 Muhtırası'ndaki süreci, Hafız İmam Hızır Hatipoğlu, kendi yaşamından örneklerle çok çarpıcı bir dille Ülke TV’nin yeni programı ‘Ailem İçin’e anlattı.

ÜLKETV.COM | Hayal kurmanın gücünü kim inkar edebilir?

Hakikati yaşamayı amaç edinmek, hayallerden uzak kalmak anlamına gelmiyor...

Hayal kurmak; umudu ve iyileşmeyi beslediğinden dingin, ne yaptığını bilen, hedefleri olan bir insan için yardımcı kıymetli bir eylemdir.

HIZIR HATİPOĞLU 1971 DARBESİNDE NELER YAŞADI?

İşte şair yazar Mehmet Akif İnan’ın Zaman şirinde “Büyük rüyalarla geçmişse ömür! Hiç yanmam ölümün her çeşidine” sözleri ile anlattığı gibi belli amaca ulaşmak için hayaller kuran, yaşama tüm enerjisiyle bağlı bir ömrün hikayesi Hızır Hatipoğlu

Türkiye tarihine kara leke olarak geçen, demokrasiye darbe vuran ve insanların travmalar yaşadığı 1971 Muhtırası'ndaki süreci, Hatipoğlu, kendi yaşamından örneklerle çok çarpıcı bir dille Ülke TV’nin yeni programı ‘Ailem İçin’e anlattı.

“ŞER GÖRÜNENDE HAYIR VARDIR”

Hızır Hatipoğlu şunları anlattı:

“1971 12 Mart Muhtırası'nda kadro verilmeyecek denildi. 2 sene trikotajcılık (kumaş yapım ve triko giysi işi) yaptık. Evlendiğimiz zaman işim yoktu. 2 sene sonra kadro açıldı. 1973’ün son ayında Beykoz’da Ortaçeşme Cami’nde müezzin olarak göreve başladım. Çektiğimiz sıkıntı tam olarak 2 sene sürdü. Göreve gittik oradan da sürüldük. Ben Beykoz’un çocuğuyum ve hafızıyım. Bilinen biriyim. 'İmam da sen vaiz de sen...' yani bana 'her görev sende' denildi. İlk sene görevimi yaptım. Sonra bizi başka bir yere gönderdiler. Şimdi onlara dua ediyorum. Orada kalsaydım okumam mümkün değildi. ‘Şer görünende hayır vardır’ derler ya! İşte benim hayatım bu.


“ÖYLE GÖREVLER YAPTIM Kİ…”

Gece orta okuluna gittim, 4 senelik okulu bitirdim, 3 senede imam hatibi dışarıdan bitirdim, ilahiyatı kazandım ve göreve başladım vs... Orada kalsaydım müezzin olarak kalmıştım. Ne Avrupa’ya, Belçika’ya, Fransa’ya gidebilirdim... Ne de bu işleri yapabilirdim. Öyle görevler yaptım ki, normal imamların çıkamayacağı yerlere çıktım. Edirne Selimiye, Uşak Ulu, Adana Sabancı Camii’nde vaaz ettim. Ve bütün görevlerime yani; ‘3 devlet, 5 vilayet, 10 camide görev yaptım’ diyorum. Görevler için istenildim.

“ŞÜKRÜ YAPILAN NİMET ARTAR.”

‘Hayır’ olduğu zaman bunun da şükrünü yapmak lazım. Hz. Peygamberimiz Hz. Muhammed, Hadis-i Şerif’te; “Şükrü yapılan nimet artar.” diye buyuruyor. Şükrü yapılmayan nimet elden alınır ve ahirette de hesabı sorulur. Zaten mutlaka sorulacak. Yani ‘Şerde bir hayır vardır’ anlayışı çok güzel bir anlayıştır. Siz bilmezsiniz Allah bilir. Yani başına bir şey gelen kişi sabredecek. Mümin için şer yoktur zaten. Ya günahına kefarettir, ya imtihandır ve kazanarak yüksek derecelere kavuşur. Veya terfi derecedir. Allah derecesini ahirette yüksek kılar. Akıl sahibi bir mümine düşen şey; başına bir şer, hastalık, kaza, bela geldiği zaman, ‘hikmetini bilemiyorum Allah’ım sabırlar istiyorum’ diye sabretmelidir.

ÜLKE TV’DEN HAYKIRDI: “BAŞKA ÇARE YOK!”

Ben bütün genç kardeşlerime, meslektaşlarıma Ülke TV vasıtasıyla ısrarla tavsiyede bulunuyorum… Sakın ha başınıza gelen bir sıkıntıyı şer zannetmeyin. Her sıkıntının sonunda mutlaka ferahlık vardır. İnsanoğlu nefis sahibi olduğu için gördüğüne sahip olmak isteyen bir varlıktır. Yani bizim zamanımızın insanı ne ister ki! Küçük bir dünyan var zaten. Şimdiki gençlerimizde sahip olma noktasında bir doyumsuzluk var. Bir de her şeyi görebilme imkanları var.

Yani bu televizyon ve akıllı telefon milletin aklını başından aldı. Mükemmel bir şey bu... Teknolojiye karşı çıkmıyorum. Ancak insanlığın yararına kullanılabilse. Bu şerre, nefsani ve yanlış işler için kullanılıyor. Sonra gören kişi kumara, şans oyunlarına vs. gibi işlere yöneliyor. Dindarlığın ve maneviyatın dışında bu işin bir çaresi yok.

12 MART 1971 MUHTIRASI’NDA DEMOKRASİYE DARBE İNDİRİLDİ

Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç ve kuvvet komutanlarının imzasını taşıyan ve Türk demokrasisine ikinci darbenin yapıldığı 12 Mart 1971 Muhtırası...

12 Mart 1971'de saat 13.00'te, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç, Kara Kuvvetleri Komutanı Faruk Gürler, Deniz Kuvvetleri Komutanı Celal Eyiceoğlu ve Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur'un imzasını taşıyan muhtıra, TRT radyolarından okundu.

Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'a, Başbakan Demirel'e, TBMM'ye ve Cumhuriyet Senatosu'na yazılı gönderilen 3 maddeli muhtırada, Demirel istifa etmez ve yerine askerlerin onaylayacağı bir hükümet kurulmazsa, ordunun idareyi doğrudan üzerine alacağı bildirildi.

Başbakan Süleyman Demirel'in istifa etmek zorunda kaldığı bu süreçte Türkiye, "ara rejim" dönemine girdi.

Çok sayıda işkence ve kötü muamele iddiasının ortaya atıldığı, demokrasinin kaybedildiği bu dönemde, temel hak ve özgürlükler de ağır yara aldı.